Allah'ın dünya hayâtında insanoğlunu imtihan ettiği en zor hususların başında can, mal ve evlât gelir. Bunlar hayra kullanıldığında nîmet iken, şerre kullanıldığında sıkıntı sebebidir. Bizlere neyin hayır, neyin şer; neyin nîmet, neyin zillet olduğunu bildirecek olan ancak
dîniniz İslâm'dır.
Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Ey îmân edenler, mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allâh’ın zikrinden alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar hüsrâna uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de: «Ey Rabbim, beni(m ömrümü) yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!» demesinden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın…” (el-Münâfikûn, 9-10)
“Onlar orada: «–Ey Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar(ıp dünyaya geri gönder de) daha önce yaptıklarımızın yerine, sâlih ameller yapalım!» diye feryâd ederler. (Allah onlara iki şey sorar.) «–Biz size, düşünüp ibret alacak kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size îkaz edici (peygamber) de gelmedi mi? Öyleyse tadın azâbı! Zâlimlerin hiçbir yardımcısı yoktur!” (Fâtır, 37)
Mevlânâ Celaleddin:
“Dünya hayâtı bir rüyâdan ibârettir. Dünyada servet sahibi olmak, rüyada defîne bulmaya benzer. Dünya malı, nesilden nesile aktarılarak dünyada kalır.”
“Ölüm meleği, gâfil zenginin canını almakla onu uykudan uyandırır. O kimse, gerçekte sahibi olmadığı bir mal için dünyada çektiği sıkıntılara hayretle âh vâh eder ve bin pişman olur. Lâkin iş işten geçmiş, her şey bitmiştir.”
Toprak altına girdikten sonra, fakire ne olmuşsa, zengine de o olur. Orada kim ne yaptıysa, karşısında bulur. Bu dünyadan gidenler, ister köle, ister pâdişah gibi gitsinler, oradaki bütün sermâyeleri, ne götürdülerse ancak odur. Orası; sapla samanın ayrıldığı, başlarda gezen zorba ayakların ayaklar altına düştüğü, nice kölelerin sultan, nice sultanların köle olduğu, Hak rızâsına uygun kullanılmayan dünyevî makam, mevkî ve rütbelerin sıfırlandığı, nice mahrumların hazînelere kavuşup nice gâfil zenginlerin de ebediyet fukarâsı ve mahşer dilencisi olduğu bir yerdir. Orada yalnızca Hakk’a sâdık kulların sadâkatlerinin ve selîm kalplerinin yararı vardır.
İmam Gazâlî Hazretleri şöyle nasihat eder:
“Ey oğul! Şimdi düşün ki vefât ettin ve dünyaya geri gönderildin. O heye-can hâlini bir düşün! O hâlde bugün günah ve mâsıyete kat’iyyen yaklaşma ve sakın ola ki, bugünün bir ânını bile boşa geçirme! Zira her nefes, paha biçilemeyen bir nîmettir.”
Demek ki, ömür takviminden açılan her yeni günü, bize verilmiş yeni bir ilâhî mühlet olarak telâkkî edip hayır işlemekte acele etmeliyiz.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örne Ahlâkından 1, Erkam Yayınları, 2011.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder